Güz Fırtınası- Rita Hunter || Kitap Yorumu

30 Ağustos 2016 Salı

Geçmişi, üzerine gölge gibi düşen bir adamın tek çaresi, daimi bir güneştir... "Belki de hiç... Belki de hiçbir zaman tehlikeye ne kadar yaklaştığını anlayamayacaktı. Güzel, küçük kıvılcım bilmiyordu ki bu dünyada ateşten de sıcak şeyler vardı…"

Abertillery Dükü'ne ait papaz evinde ailesiyle birlikte yaşayan Jane Hammond'ın hayatı, kendi küçük dünyası ve gizli hayalleri üzerineydi. Mutlu olduğu, kendini huzurlu hissettiği, ona göre dünyanın en güzel topraklarında yaşamanın belki de tek bedeli, efendileri olan soylunun dikkatini çekmeden, hatta var olduklarını unutturarak devam etmenin bir yolunu bulmaktı. Zira bugüne kadarki hiçbir Abertillery Dükü'nün ahlâk ya da merhametiyle övündüğü söylenemezdi. 

Jane endişelerine rağmen, yeni dükün huzurlu dünyalarına ayak basmasının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine inanmaya hazırdı. Ne var ki, soyundan gelen uğursuzluğu gölge gibi üzerinde taşıyan ve geçmişte yaptığı korkunç şey yüzünden yargılanan dükün diğerleri kadar umursamaz olabileceğini düşünmek başlı başına bir hataydı. 

Gizemli ve baştan çıkarıcı son Abertillery Dükü Alexander Darius Cunningham'ın Hammond ailesini kabul etmeye mecbur bıraktığı görev onları hiç de arzulamadıkları şekilde bir araya getirirken; tesadüfler ve güçlü güz fırtınaları, tutkulu serüvenlerinin fitilini ateşleyecekti.





Herkese Merhabaaa!!

Bu yorumu kitap biter bitmez yazmak istedim. Ne yalan söyleyeyim yazarın ilk kitabını okuyorum. Genelde tarihi aşk romanlarını okumam ama Güz Fırtınası'nı okumak muhteşemdi. Yazarın Türk olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim, ilk gördüğümde çok şaşırmıştım *-*Kitabın dili çok akıcıydı. Ayrıca tarihi roman denilince o dönemi yansıtmak için hep yabancı kelimeler kullanılır. Yazarın Türk olması bizim için avantajdı :) 




Karakterler aşırı kaliteliydi. Jane, kızıl saçlı tatlı kızımız. Bir kız 'hem uyanık hem de saf nasıl olunur?' sorusunun cevabıydı. Hazır cevaplılığı ve saflığı okurken eğlendiren tarzdaydı. Ayrıca Jane, yazar. Tam anlamıyla olmasa da gizli yazar (o.O) O zamanlar kadınların yazar olması özellikle, fantastik tarzda olması pek de uygun değilmiş. Bizim deli kızımız ise tam iblislerle uğraşacak biri... Alexander'ı iblis sanıp üstüne tuz atacak kadar kaçık bir karakter :D





"Doğru,insan ne ekerse onu biçer...Özür dilerim, kabalık etmek istememiştim. Boş fıçı langırdar sözü tam beni anlatır. Bazen gereğinden fazla konuşurum ama..."
Ne söylerse söylesin toparlayamayacağını bildiği için omuzlarını düşürüp sustu. İblis olabileceğinden şüphelendiği için adamın yüzüne tuz serpmişti. Bundan böyle ömür boyu konuşmasa da olurdu.


Abertillery Dükü Alexander, kalbimi fethetti. Genelde karakterin sert, kibirli, gururlu olması tarihi aşk romanlarda beklenir. Ama yakışıklı Dükümüz hiçbiri değildi. Aksine eğlenceli biri olması kitaba ayrıcalık katmıştı. 

Jane'in kardeşi Chris'le olan konuşmaları kitabın en eğlenceli kısmıydı. 502'den sonra bazı gizemler çözülüyor. Aslında Alexander biraz gözümü korkuttu da denilebilir. Bir de her kitabın olmazsa olmazı yetişkin kısımlar -_- Yani olmasa da olur olsa bile bu kadar detaya girmeye ne gerek var. Neyse...




Bir de okurken aklıma sürekli Gurur ve Önyargı geldi. Ortam, giydikleri kıyafetler sürekli aklımı oraya itti. Dük geldiği zaman kızlarını odaya göndermesi falan hep o filmdeki sahneler geldi. Jane isminin de katkısı var. Ama ben bundan yakınmıyorum. Gurur ve Önyargı dan daha çok sevdim ben kitabı :) Yazarın kalemini daha çok beğendim.


“O gözlükleri takmandan hoşlanmıyorum Jane.” diye ekledi. 

“Kelimelerin yerli yerinde durmasını sağladığı için sadece okurken takıyorum. Gözlük takmamın nesi kötü anlamadım anne. Beni daha bilge göstermiyor mu Mary?”
Mary saklamayı unuttukları kitap taslaklarını ustaca eteğinin altına iteledi ve hayran bırakan bir soğukkanlılıkla “Evet, en az boğazlanacağını anlayan tavuk kadar bilge görünüyorsun” dedi. “Özellikle o güzelim saçlarınla.”
Jane burnuna düşen yola gelmez bir saç tutamını parmağına dolayıp çekerek gözünün önüne getirdi. Evet, bu saçlarla ciddiye alınmayı beklemek hayalcilik olurdu. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS