Az bir ömrü kaldığını öğrenen genç bir kadının dokunaklı, yürekleri ısıtan ve özgün hikâyesi.
Yirmi yedi yaşındaki Daisy, üç yıl önce göğüs kanserini yenmişti. Şimdi bu yeniden nasıl başına geliyor olabilirdi?
Kansersiz geçen üçüncü yılını kocasıyla birlikte kutlamak üzereyken Daisy can yakıcı bir gerçekle yüz yüze kalır: Doktoru kanserin geri döndüğünü, bu defa agresif olarak ilerlediğini söyler ve kendisine kısa bir ömür biçer. Ölüm korkutucu bir gerçektir ama acı veren duygularla boğuşan Daisy’nin asıl korktuğu, kendisi ölünce, çekiciliği bir yana, dikkati dağınık ve ev işleri konusunda son derece beceriksiz olan kocası Jack’in ne yapacağıdır? Daisy geriye kalan zamanında yapabileceği tek bir şey olduğunu fark eder: O da Jack’e yeni bir eş bulmaktır.
Böylece Jack’le ilgilenebilecek birisini aramaya başlar. Parklarda, kafelerde ve çöpçatanlık sitelerinde gezinir. Fakat araştırmasını ilerlettikçe planının mantıklı olup olmadığını giderek daha çok sorgulamaya başlar. Kocasının başka bir kadınla olması düşüncesi Daisy’yi kalan kısacık zamanında tek bir soruya doğru iter: Kocasının mutluluğu mu, kendi mutluluğu mu önemlidir?
"Güneşe baktım ve yüzümü ısıtmasının keyfini çıkardım. Üstelik avunmamı sağlayacak küçük bir tesellim daha vardı: Bugün o gün değildi."
Benden Sonra'yı ilk çıktığı günden beri merak ediyordum. Dram tarzı kitaplar daha ilgi çekici geliyor. Özellikle kanser olunca... Daisy kanseri atlatmış güçlü bir kadın ama tekrar yakalanması bütün hayatını etkiledi. Ve bu seferkinden o kadar kolay kurtulamıyor sonunda ölüm var. Bunu öğrenmesi ve sessizce kabullenişi. Ölüm döşeğinde olan birinin kocama ne olacak diye düşünmesi kadının ne kadar güçlü bir karakter olduğunu kanıtlıyor. Jack ile uyumu çok güzeldi, birbirlerini tamamlıyorlardı. Beni rahatsız eden kısım karakterlerin üç dört kişiden ibaret olmasıydı. Yan karakterlerde hayat enerjisi bol, eğlenceli bir arkadaş olabilirdi ya da aile dostları. Sürekli Jack'in işi hakkında konuşması, Daisy'nin hastane ortamları sıktı beni.
Daisy'nin Jack'e yeni bir eş bulurken yaşadığı duyguları okurken gözlerim doldu ama tam o duyguyu alamadım. Bazı yerlerde adam kendini nefret ettirdi sona doğru ısındım. Finali tahmin ettim yine de okurken ağladım*.*
Konu ilginizi çektiyse tavsiye ederim ama 24-30 yaş arası kişilerin daha çok seveceğini tahmin edebiliyorum. Bir daha ki yorumda görüşmek üzere..!
"Eğer bir ay içinde öleceğini bilseydin ne yapardın? Ben şuna yakın bir cevap vermiştim: ''Bavulumu hazırlarım, okyanus ötesine bir bilet alırım ve Amalfi kıyısında bir ev kiralayıp hakiki İtalyan makarnasının ve şarabının keyfini çıkarırım.'' Ölüm olasılığının kendisini alt etmesine izin vermeyen yirmi bir yaşındaki bu özgüven dolu kız beni biraz utandırıyordu. Son nefesini verene kadar elimde bir şişe şarapla gününü gün edebileceğini düşünmüştü. Aptal kız!
Dünyadan haberi yoktu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder